blog kurdum bi tane, uyusun da büyüsün diye.
http://ibrikchee.blogspot. com/
girişte güvenlik uyarısı veriyor. 18 yaşınızdan gün aldığınıza emin olunuz. kötü içerik olduğundan değil pornografik öğe yok. büyüklere masallar. siteme girmeniz için büyük olmanız şart. çünkü amacım hepinizi büyümüş bir çocuk eylemek. onlar gibi bakabilmenizi sağlamak hayata.
oralet hayatımın dönüm noktasıydı belki de. onun şimdi ağzıma almaya tenezzül edemeyeceğim aroması, çocukken beni benden alabilmiştir. günümüz çocukları pek sevmiyorlar bu da ilginç bir durum aslında. günümüz çocukları bizim çocukluğumuzdan daha kötü şartlarda yetişiyorlar. eski çocuklar bir başka. acaba eskinin kıymetli olması, eskinin eski olarak varsayıldığı ve ilk kavrandığı çağlara kadar sonsuz bir döngü halinde indirgenebilir mi? neyse kafanız yorgundur sizin, zorlamayayım felsefik, feylesof lagalugalarıyla.
oralette kalmıştık. önemli demiştim. önemli tabii, bi kere diafon tuşlarına basılarak söylenen tek gazsız çay harici sıcak içecektir kendisi.hep geçmişimi hatırlatır bana. nereden nereye geldiğimi. Samsun'daki şimdi küçük olarak gördüğüm o tertemiz çevrenin şifresidir, anahtarıdır oralet. Sarısı makbuldur, başka renklere ihtimam gösterilmez, sipariş edilmez. üçüncüsü ve sonuncusu ikramı temsil eder. iyi insanlar tuşlara basarak oralet söyleyebilen kişilerdir. sorgusuz sevilirler.
çocukken dünya tek boyutlu geliyor insana. o yüzden oldukça anlaşılır ve tutarlı. o yüzden 18 yaşının üstünde olmak, altında yaşadıklarının kıymetini hatırlatıyor, salakça. bazen yıllarca besleyip hırstan çatlattığınız damarlarınıza bypass yapıveriyor, kendi çocukluğunuz üzerine düşündüğünüz bir kaç dakika.
Yazıya eşlik eden şarkı:
Balböceği
Söz-Müzik: Barış Manço
http://ibrikchee.blogspot.
girişte güvenlik uyarısı veriyor. 18 yaşınızdan gün aldığınıza emin olunuz. kötü içerik olduğundan değil pornografik öğe yok. büyüklere masallar. siteme girmeniz için büyük olmanız şart. çünkü amacım hepinizi büyümüş bir çocuk eylemek. onlar gibi bakabilmenizi sağlamak hayata.
oralet hayatımın dönüm noktasıydı belki de. onun şimdi ağzıma almaya tenezzül edemeyeceğim aroması, çocukken beni benden alabilmiştir. günümüz çocukları pek sevmiyorlar bu da ilginç bir durum aslında. günümüz çocukları bizim çocukluğumuzdan daha kötü şartlarda yetişiyorlar. eski çocuklar bir başka. acaba eskinin kıymetli olması, eskinin eski olarak varsayıldığı ve ilk kavrandığı çağlara kadar sonsuz bir döngü halinde indirgenebilir mi? neyse kafanız yorgundur sizin, zorlamayayım felsefik, feylesof lagalugalarıyla.
oralette kalmıştık. önemli demiştim. önemli tabii, bi kere diafon tuşlarına basılarak söylenen tek gazsız çay harici sıcak içecektir kendisi.hep geçmişimi hatırlatır bana. nereden nereye geldiğimi. Samsun'daki şimdi küçük olarak gördüğüm o tertemiz çevrenin şifresidir, anahtarıdır oralet. Sarısı makbuldur, başka renklere ihtimam gösterilmez, sipariş edilmez. üçüncüsü ve sonuncusu ikramı temsil eder. iyi insanlar tuşlara basarak oralet söyleyebilen kişilerdir. sorgusuz sevilirler.
çocukken dünya tek boyutlu geliyor insana. o yüzden oldukça anlaşılır ve tutarlı. o yüzden 18 yaşının üstünde olmak, altında yaşadıklarının kıymetini hatırlatıyor, salakça. bazen yıllarca besleyip hırstan çatlattığınız damarlarınıza bypass yapıveriyor, kendi çocukluğunuz üzerine düşündüğünüz bir kaç dakika.
Yazıya eşlik eden şarkı:
Balböceği
Söz-Müzik: Barış Manço
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder