4 Eylül 2009 Cuma

Pia 2, yeni çıktı fırından!!!



mentos-diyet kola deneyinde mentosun yüzeyinde lezzeti yoğunlaştırıcı gözeneğimsi yapılar (lezzeti artırmanın en mantıklı yolu ki, mentos yapıcıları Türkler kadar zeki) mentosun diyet kola ile reaksiyona girmesine ve alelacele parlamasına sebebiyet veriyormuş.

bugün çokça mentos çiğnedim, bir kaç saat sonra da diyet kola edindim, içtim. sonradan bana birşey olmamasına şaşırmamama üzüldüm. ne güzel şey şu aşk.

Ne olur kim olduğunu bilsem Pia'nın
Bir bilsem de ölsem!!!

ezanların Türkçe okunduğu dönemlerden kalma bir alışkanlık olsa gerek şu aşk. belki Gülriz Sururi'nin A LA LUNA programı sayesinde ilk korktuğumuz televizyon kadını olmasıyla alakalı idi aşk. miladı o olabilir. benim için hayat (aşk), milyarlarca yıl olduğu hesaplanan dünyanın milyarda bir kaçı. dolaylama yaparsak, belki ılık bir yaz yağmuru. belki üç katmanlı tıraş bıçağı, oynar başlıklı. belki roberto carlos'un fransa'ya muhteşem golü.

Aşk bana göre bir sanatçının ölümünden sonra yayınlanan eserleri gibidir, aşık diri iken aşk ölü, ölü iken diri...

Pia 4



Kolbastı, bağırsak faaliyetlerini yovitadan 3 kat daha iyi düzenliyor. Domuz gribi domuz gibi insanlara bulaşıyormuş. Türkler hala fantastik ötesi teorilere inanıyor. ("domuz gribini Obama yaymış" teorisinde olduğu gibi)

Pia 3, 4'ten sonra gelecek, Allah öyle istiyor. Allah belki de 3 ile 4'ün yerdeğiştirmesini değil, 3 ile 5'in ardarda gelmesini istiyor. eğer can, kan ve fikir vermeye devam ederse dediklerini aynen uygulayacağım.

Ne olur kim olduğunu bilsem Pia' nın
Ellerini bir tutsam da ölsem...

Pia' ların içeriği hep boş oldu, bir türlü dolduramadım. aslında aklımda doldurdum da unuttum ne yazacağımı. bir dahaki sefere. düşünmek ile yazmak farklı şeylermiş onu anladım. bu bana yeter...

Pia 3'ten önceki yazı



blog kurdum bi tane, uyusun da büyüsün diye.

http://ibrikchee.blogspot.com/

girişte güvenlik uyarısı veriyor. 18 yaşınızdan gün aldığınıza emin olunuz. kötü içerik olduğundan değil pornografik öğe yok. büyüklere masallar. siteme girmeniz için büyük olmanız şart. çünkü amacım hepinizi büyümüş bir çocuk eylemek. onlar gibi bakabilmenizi sağlamak hayata.

oralet hayatımın dönüm noktasıydı belki de. onun şimdi ağzıma almaya tenezzül edemeyeceğim aroması, çocukken beni benden alabilmiştir. günümüz çocukları pek sevmiyorlar bu da ilginç bir durum aslında. günümüz çocukları bizim çocukluğumuzdan daha kötü şartlarda yetişiyorlar. eski çocuklar bir başka. acaba eskinin kıymetli olması, eskinin eski olarak varsayıldığı ve ilk kavrandığı çağlara kadar sonsuz bir döngü halinde indirgenebilir mi? neyse kafanız yorgundur sizin, zorlamayayım felsefik, feylesof lagalugalarıyla.
oralette kalmıştık. önemli demiştim. önemli tabii, bi kere diafon tuşlarına basılarak söylenen tek gazsız çay harici sıcak içecektir kendisi.hep geçmişimi hatırlatır bana. nereden nereye geldiğimi. Samsun'daki şimdi küçük olarak gördüğüm o tertemiz çevrenin şifresidir, anahtarıdır oralet. Sarısı makbuldur, başka renklere ihtimam gösterilmez, sipariş edilmez. üçüncüsü ve sonuncusu ikramı temsil eder. iyi insanlar tuşlara basarak oralet söyleyebilen kişilerdir. sorgusuz sevilirler.

çocukken dünya tek boyutlu geliyor insana. o yüzden oldukça anlaşılır ve tutarlı. o yüzden 18 yaşının üstünde olmak, altında yaşadıklarının kıymetini hatırlatıyor, salakça. bazen yıllarca besleyip hırstan çatlattığınız damarlarınıza bypass yapıveriyor, kendi çocukluğunuz üzerine düşündüğünüz bir kaç dakika.

Yazıya eşlik eden şarkı:
Balböceği
Söz-Müzik: Barış Manço

ırak iç savaşı (küçük harflerle)

bir insan, diğer bir insan mıdır? diğer ne demektir? bir insanı diğer bir insana eşlemek ne derece mantıklıdır? herkes farklı sonuçta.

herkes farklı arkadaşlar, herkes farklı. canı da farklı, malı da. bu yüzden kıymetleri de farklı. bir seri katilin ölmesini kim istemez? bir barış savaşçısını ölü görmeyi ister miyiz? insana kıymet biçen değer yargılarımızı ne gibi öznitelikler oluşturuyor?

öznitelikler doğrudur, güzeldir lakin aldatıcı olabilir, yani aldatılmaya açıktır. sömüren bir medya. neden mi? Bir insanla diğer insan arasındaki farkı belirtmek için. İtalya'da 150 kişi depremden ölüyor. dünya ayakta. 3000 kişi sene başından beri Irak'ta ölüyor, peki sonuç? bir kaç cılız akademik araştırma ve sessiz tepkisiz köşe yazıları. bazen bir bültene bile giremeyecek, 30 kişinin ölümüne yol açan suikast kamyonetleri. onlarınki de can be ustam.

İç savaş diğer durumlar için mübah olabilir. fakat bu; yönetimin el değiştirmesi sırasında çıkan bir isyan değildir. bu, körüklenmiş bir etnik iç düşmanlığın, otorite kaybolduğu zaman ortaya çıkan vahşi görüntüsüdür.

ağlamalıyız, engellemeliyiz. görülmeyen duyulmayan vahşete ve anlamsız kavgalara öfkelenmeliyiz. ırak iç savaşı başlıkta vurgulandığı gibi küçük harflerle yazılmış olabilir ama içinde milyon üzeri milyon girift problem bulundurması bakımından silah yoluyla çözülemeyecek kadar büyük bir problemdir.

insanlar birbirlerini öldürmesin. her öldürülen DİĞER insan, öldürülen bir insan kadar önemli olsun. göz göre göre yersiz ölümlere öfkemiz şiddetlensin.

Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor. (Pia 1)



Üçü bir arada ve ekstra sütlü kahvenden bir yudum alasın Pia. Pakistani International Airlines demektir Pia. belki de şu demek (iki nokta sırtsırta) :

Ne olur! Kim olduğunu bilsem Pia' nın
Ellerini bir tutsam ölsem
Böyle uzak uzak seslenmese
Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese

Pia' nın ağzı dili olsa herhalde şu şarkıyı söylerdi bana:

Buffalo Gals, can't you come out tonight, can't you come out tonight, can't you come out tonight.
And dance by the light of moon.

Ya Integral, Ya Ölüm!



Kan akıyor, kan sıcak, kan can demek...

hissediyorsun içinden geçişini kanın, hiç bu kadar hissetmedin belki. az şeker tükettin tansiyonun düştü, sonra yedin yükseldi. bir köşeye çekilmişsin, en efkarlı vaktindesin zamanın. müzik arkada. dünyayı algılamaya başlamışsın, hayat üzerinde yıllar sonra tekrardan düşünmeye başlamışsın. yazdığın şiirlerin geliyor aklına, hepsi üzerinde uzun uzun kafa yorduğun ölüm hakkında. her seçim nedenini doğurur diye bir laf öğrenmişsin, aklın sıkıştıkça onu tekrarlıyorsun. neden tekrarlıyorsun? neden sebep var? neden var var? neden yok var? düşünmek niye? ya yaşamak? ölüm daha mı iyi dersin? ölümü düşünen mi hayatın kıymetini algılar sanki? yoksa hayat "yaşa gitsin ulan" felsefesinin ürünü mü? kim neyi yaşıyor, neyi istiyor ve neyi elde ediyor? hayat ona neler sunuyor ve ondan neler götürüyor? hayat bir değer mi? hayatın kıymetini algılamak niye?


69 yaşına geldiğin zaman ölüme bir adım daha yaklaşmışsındır demektir. o zaman mı değerlendireceksin yaşadığın zamanı, o zaman değerlendirmenin bir anlamı kalıyor mu? kalmıyor evet dostlar. hayatı ölümü, aklının fikrinin ve zikrinin zirvesinde iken değerlendireceksin. ölüm hayattan daha büyük anlama sahiptir, çünkü kim ne düşünürse düşünsün, henüz ölüp de aramıza gelmiş bir insan yok. bilemeyeceğimiz tek şey ölümden sonrası (varsa).

Tutun tolga'yı yoksa intihara mı sürüklemek istiyor kendini? bak oğlum bu kadar düşünme hayat hakkında kendini harap edersin. bu güzel yaşında hayatın baharını yaşarken ölüm ne ola ki! tavırlarını takip edin, ona sevgi ve saygı gösterin, o çok hassas. (dıştan gelen ses- içe yankılanan dış ses)

yok arkadaşlar dostlar öyle bir niyetim olmaz, olamaz da. hem korkarım, elimden gelmez, aklımdan geçse, mantığımdan geçmez. zamanı gelince ölüme karşı gelemeyeceğimiz zaman hepimiz ölürüz. ben de o vakit öleceğim. ama ne vakit öleceğimi bilemem. sen bilemezsin, o bilemez, kimse bilemez. ne büyük kumar hemi!!! heyecan katıyor insanın hayatına bu ölüm denen şey.

kan hala sıcak ve sebebi var. bir şekilde bir sebebe bürünmüş bir hayatım var ve o hayata saygı duyuyorum ama isteğim herkesin benim hayatıma saygı duyması. günlük kaygılardan, hırslardan, telaşlardan olabildiğince arınması ve mutlak iyiliğe doğru kanat çırpması. ya integral, ya ölüm!

İsrail-Arap Savaşı



Yüzüm gülmek bilmiyor bu akşam. 205 diyor çevrimiçi gazeteler. ölen insan sayısı. peki yıkılan gurur, onur sayısı kaç? gözyaşı giren hane sayısı, Savaş çocuklarının sayısı kaç?

JeoStratejik Çocuklar öldüren İsrail devletini hepimiz kınayalım. Hamas'ı bahane ederek kitlesel katliam yapan İsrail'i kınayalım.

Onbinlerce insanın "hiç" uğruna ölmesi, yaşayanlar için ne kadar üzücüdür.

2 Satır



...neden nem tuttuğunu bilmezsin gözlerinin,
içindeki o gözyaşı veren cana elleyen bir şeyler olmalı...

Sevgilim!



Sevgilim! Sepetine güzel olan ne varsa koy getir.
Kelimeler beni etkileyemez, bana güzellikler getir.
Rengarenk çiçekler ve kokulu yaz meyveleri getir.
Memleketinin havasını, arabanın lastiğine doldur da getir.
Estetikten anlarım ben. güzel yüreklerden ve düşüncelerden anlarım ben.
Çok iyi anlarım; çok şey anlarım.

bir sonraki


daha çok oku, çocuk!
ellerini aç oku, yukarıya aşağıya.
geçmişi geleceği oku, insanların suratlarına.
hatırlatırmışçasına.

sabahın ilk ışıkları


güneş ışıklarının da yardımıyla uykusuzluğumu sonsuza dek baskılamayı başardım. ne halt arıyorsam gecenin karanlığında zaten. derdim birine bir şey anlatmak mı? hayır. bilgisayarın otomatik sorduğu "do you like it?" sorusuna cevaben basılan bir botun mu, aktaran duygularımı? yok, ben "beni kimse anlamaz" havamdayım. aklım bir kasetçalar olsa çaldığı parça cengiz kurtoğlu'ndan oluverirdi. o kendine bile kaygısız, isyan ve kederi bir mutasavvıf bedeniyle yaşayan parçalardan biri.

insanlar, kendilerine uzaklaşmışlıklarıyla o kadar yalnız bırakıyorlar ki beni. ha; yalnızlık çok mu koyuyor bana, hem de 340 facebook arkadaşlı biri olarak? yoksa yürütebileceğim ve yönlendirebileceğim bir grup olmadıkça kendimi yalnız mı hissedeceğim? belki. peki bu notu insanlar okusun ve beni anlasın diye mi yazıyorum? belki artık kağıda yazmanın modası geçti ve ya kağıda yazmak güç geliyor; düşünsene, temiz a4 kağıt bul, bi de o hiç beğenmediğin yazınla mürekkebin eline bulaşmaması için dua edeceğin bir masa. ölme eşeğim ölme, yaz gelince yonca yersin. şimdiye kadar zaten hiç bilemedim ne için yazdığımı.

bizi (beni en azından) mutsuzluğa yönelten şey, hayatın kendisinde meydana gelen baş döndürücü hızdaki köklü değişimler değil mi? kim kaldı eskiden, neyi elinizde tutabildiniz bi düşünsenize? biz geçmişe dair, kendimize dair her şeyi unuttuk, o yüzden bu ikiyüzlülüğümüz.

kavanoz dipli dünya demişler, demişler de hiç boş laf etmemişler. küçükken nasıl güzel görünüyordu, şimdi nasıl yürek daraltıyor.

başka kimse için olmasını beklemesem de, bu yazı benim için kıymetli.

not: google görselde "güzel" anahtar kelimesini yazdığım vakit karşıma ilk gelen resme bakar mısınız? ana fikrimi bu kadar müthiş anlatan başka bir nane olamazdı.
google görsele "Güzel" anahtar kelimesini yazınca karşıma gelen ilk fotoğraf